22 Ağustos 2010 Pazar

Cannibal Holocaust (1980)


Gore sinemanın meşhur kült filmlerinden biri. Açık açık söylemek gerekirse; her bünyenin kaldıracağı bir film değil.

İtalyan yönetmen; Ruggero Deodato'nun artık klasiklerden sayılan bu filmi; bazı bünyelerin dediği gibi kötü bir film değil. Aksine çok zor bir işin altından kalkıyor. Bir yamyam filmi olarak mesajını sonuna kadar veriyor. Bunu alan alıyor, alamayan düşünsün...

Filmdeki meşhur kazığa oturtma sahnesi artık o kadar popüler oldu ki; bununla uğraşmak yerine daha farklı sahneleri kurcalayalım. Mesela görüntüdeki sahnede az önce bir töre cinayeti işlendi. Tecavüze uğradığı için, kabile tarafından ölümle cezalandırıldı. Ceza fallik bir taş ile tecavüz edilmek. Filmin en ilginç sahnelerinden biri. İlginç olmasına ilginç ama kabiledeki kızın vücudu ne kadar beyaz. Bu nasıl Afrika yerlisi anlamak mümkün değil. Güney Afrika mı yoksa burası:) Ufak detaylara girince film; korkudan çok komedi unsuruna dönüşüyor. 


Birilerinin size bir şey ikram etmesini isteyebilirsiniz. Bazen de fazla ısrarcı olunmasından rahatsız olabilirsiniz. Çift zamanlı giden filmin 2. zamanında, üniversiteden bir profesör olayı araştırmaya Afrika'ya gidiyor. Bir rehberle yamyam kabilesini ziyaret ediyorlar. Kabile reisi gerçekten çok ikramsever! Ama kuralları onlar koyuyor ve "teşekkür ben çay alayım sadece" demek gibi bir lüksünüz yok:)


Filmin önemli sahnelerinden biri. Belgesel çekmeye gelen gençler karınlarını doyurmak için bir deniz kaplumbağası yakalıyorlar. İşte bu sahne zavallı hayvanın öldürülmesinden birkaç saniye öncesine ait. Film güzel güzel işlediği konusunu iki saçmasapan sahneyle silip atıyor. Birincisi armadillonun öldürüldüğü sahne, ikincisi de bu. Bu hayvanları bu şekilde öldürüp, sonra filme almak sinema adına hiç bir anlam taşımıyor. Üstüne üstlük belki de tüm zamanların en iyi yamyam filmini çekmek üzereyken, bu iki sahneyle filmi alıp tamamen şiddet sömürüsü haline getirmek nasıl bir zekanın ürünü olabilir! Karakterlerin bunları yemesi sahnelerin gereksiz olmadığı anlamına gelmiyor. Çünkü hayvanlar paramparça edilene kadar kareye alınmış. Belli ki burada amaç seyirciyi irrite etmek. Belki amacına ulaşıyor ama özellikle bu sahne yüzünden film tüm ciddiyetini, tim önemini kaybediyor. Mesela yukarıdaki hayvan dalağını, insan dalağı gibi ikram ettikleri sahne bile bir mantık çerçevesindeydi. Ama burada değil. 

Bu kadar sert eleştiriyorum, ama Cannibal Holocaust iyi bir film. Gerek müzikleriyle, gerek tematik senaryosuyla ve en önemlisi mockumentary mantığında çekilmiş yamyam filmi olmasıyla. Hatta kendisinden sonra çekilmiş birçok mockumentary tarzı filmi etkilemeyi başarmıştır. Böyle bir filme de bodoslama; "çok kötü, istismar, kan, şiddet, vahşeeet" dersem, herhalde biraz ayıp etmiş olurum...

5 yorum:

alexandra ( The girl with broking smile) dedi ki...

yani bu sinema tarihinin gelmiş geçmiş en anlamsız , en gereksiz, en cani filminin iyi ne tarafı olabilir ki? İki canlının sadece bir avuç narsist bünyenin kendini tatmini için katledilmesi, bu katliamın sinema dalı içerisinde bir sanatmış adı altında sunulması,akabinde bunu izleyip- 'hımm evet burada kaotik ve paradoksal bir durum mevzu bahis, bence yönetmen, insan ırkının megaloman tutumunu, canlı ekolojisinin her basamağında hissettirmek istemiş hımm evet evet' şeklinde yorum yapıp, robdöşambrınızın içine gömülüp, viskinizi içerek izlemesi... Akla durgunluk verici bir şey... Anlamıyorum, iyi bir film, kült bir film peki o zaman neresi kült olan yeri nedir? Ne kazandırmış bize, neyi düşünmemizi,neyin farkına varmamızı sağlamış? Albert Camus'un yabancı'sı, bir oldboy mudur, bir akira mıdır? Nedir? Koca bir saçmalık... Salò, or the 120 Days of Sodom denilse anlayacağım, ama bu bir nedir? Benim kendi sinema yorumlarım içerisinde hiç bir değeri olmayan,tamamen vakit kaybı,saçmalıktan ibaret bir film.

Glasscow dedi ki...

@alexandra

:) güzel eleştiri. filmin iyi olduğu tartışılır. ben beğendim iyi dedim. ama kült olduğu kesinlikle tartışılmaz.

film küçücük bütçesiyle daha önce hiç yapılmamış bir şeyi yapıyor:

omuz kamerasıyla belgesel izlenimi vererek, gerçekçilik hissiyatını arttırmak gibi...

bu daha önce yapılmamış bir şeydi.

mesela bazılarının çok anlamsız bulduğu citizen kane çapraz açıları sinema tarihine kazandıran ilk filmdir. aynı zamanda tüm öyküyü metafora yükleme fikrinin de ilk mucididir orson welles. citizen kane gibi bir film bugün çekilse kimsenin umurunda olmayacaktır.

fakat cannibal holocaust ile ruggero deodato çok zor bir işin altına sokuyor elini.

-düşük bütçe
-gore öğeler
-omuz kamerasıyla mockunmentary kıvamının yakalanması. vebu minvalde yaratılan gerçeklik hissi. öyle ki bu his izleyeni filmin içindeki karakterlerden biri gibi hissettiriyor.
-gerilim dozunun sınırları zorlaması
-muazzam film müzikleri
-gerçek izlenimi veren daha önce sinemada benzerine rastlanmamış vahşet sahneleri.
-gerçekten orijinal bir senaryo

gerilim, şiddet, korku, gore, kanibalizm gibi taglere dahil olan tüm filmleri birlikte incelersek; cannibal holocaust kronikleri kullanmadan şu üstteki maddeleri gerçekleştirmesiyle bile kült kategorisinde değerlendirmeyi hakkediyor.

ve evet tüm bunların içinde 2 tane çok kötü hayvan katletme sahnesi var. bunlar gore atmosferini körüklemek, seyirciyi germek için çekilmiş sahneler. kısaca bu sahneler; şiddet istismarı için çekilmiş ve genel öyküyle hiçbir alakası yok eminim sonradan bu sahneleri çektiği için yönetmen de pişman olmuştur.

bir de oldboy, akira gibi filmlerle bu filmin hiçbir göbek bağı yok. bence kült kavramını daha iyi araştırmalısınız. kült, iyi film demek değildir.

dipnot: trash ve gore sevenler için yakında birkaç farklı film ile bu janra geri dönüş yapacağım...

alexandra ( The girl with broking smile) dedi ki...

Merhabalar,

Yazdığınız teknik detayları okudum, biraz da internetten araştırdım. Bu konuda haklı olabilirsiniz. Keza teknik açıdan değil, daha tümevarım şeklinde yaklaştım olaya. Bahsettiğiniz teknik ve methodların kullanımı konusunda farklı bir yerde olabilir, ama bu onu yine de benim gözümde ayrı bir yere koyamıyor.

Kült film konusundaki yorumunuza ise katılmıyorum. Keza çok iyi bilinen filmlerde kült olabiliyor. Misal, fightClub,reservuar dogs popüler kült filmlerdir. Büyük bir hayran kitlesi vardır. Normalde kült filmlerin küçük ama ısrarcı-fanatik bir hayran kitlesine sahip olacağı görüşünün aksinedir bu. Bunlara nazaran da daha küçük bir hayran kitlesi ile siberpunk türünde bir kült olan akira da bir örnektir. Yine anlatım farklılıkları, süpriz noktaları,kilit vuruşları ile OldBoy da aksiyon ve korku dalında bir kült filmdir ki diğerlerine nazaran hem daha az gişede hasılat elde etmiş hem daha az bilinendir. Sonradan saplantılı bir izleyici kitlesi edindiğine ise değinmeye gerek yok. Kaldı ki belirtmek istediğim bir nokta var, kült kavramı subjektifdir. Hiçbir sinemasal değeri olmayan bir film de kült olabileceği, hayran kitlesi oluşturabileceği gibi, bir dünya klasiği olmuş bir film de kült olabilir.
Sevgiler.

Glasscow dedi ki...

zaten "küçük bir izleyici kitlesine hitap eden filmler külttür. majör firmaların yapımları kült değildir" demedim. elbette bahsettiğiniz tüm bu filmler kült kategorisinde değerlendirilir. fight club da öyledir. bu konuda kesinlikle haklısınız. sizde; küçük bütçeli, minör label filmleri külttür gibi bir izlenimi nasıl yarattım bilmiyorum.

kült; kişisel zevk gibi izafi bir kavram değildir. kült külttür. film, bütün sinematografik ögeleriyle bu statüye yükselir. aslında filmin kült olmasının çok büyük bir önemi yok. bu kavramı son yıllarda sinefiller çok fazla kullandığı için insanlar bu kavram üzerinde çok durmaya başladılar. insanlarda kült film iyi film sanrısı bile oluşmaya başladı. hayır öyle bir şey yok. teknik, oyunculuk, senaryo açısından dökülen bir film bile kült değeri taşıyabilir. buna örnek olarak "zampara seyfettin" adlı türk filmini verebilirim. kült filmler; sabır, hoşgörü, merak, algı düzeyi yüksek izleyicilere daha çok hitap ediyor kanaatindeyim. evet bazen biraz da sağlam mide gerektiriyor :)

benim naçizane tavsiyem: son yıllarda gereksiz şekilde pompalanan; bu kült kavramına fazla takılmayın. ne seviyorsanız onu izleyin. fakat bir filmi sevmeniz veya sevmemeniz onu kült yapmaz. bir filmi izledikten sonra kült olduğunu idrak edecek düzeye gelen izleyici bence tam anlamıyla bir sinefildir. iyi seyirler :)

Unknown dedi ki...

Malatya Haber Olarak Sizi Takip  Ediyorum Başarılarınızı Diliyorum İyi Bloglamalar :)